İklim değişikliğinin su üzerindeki baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor – Son Dakika Türkiye Haberleri

Birleşmiş Milletler (BM) 2024 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri Raporu'na göre, dünya nüfusunun yaklaşık yarısı 2022 yılında en azından yılın bir bölümünde su kıtlığı yaşadı. 2022 yılında dünya genelinde yaklaşık 2,2 milyar insan güvenli bir şekilde yönetilen içme suyuna erişemedi. 3,5 milyar insan güvenli bir şekilde yönetilen sanitasyona erişemezken, 2 milyar insan da temel sanitasyon eksikliği nedeniyle zorluklarla karşı karşıya kaldı.

Türkiye'deki mevcut su kaynakları ve bu kaynaklar üzerindeki baskılara ilişkin soruları yanıtlayan Prof. Dr. Lütfi Akça, Türkiye'de yer altı ve yer üstü sularıyla birlikte toplam 112 milyar metreküp su bulunduğunu söyledi.

Su durumu denince akla gelen ilk parametrenin toplam su miktarı olduğunu belirten Akça, şöyle konuştu: “Ülkemizdeki toplam su miktarını mevcut nüfusla hesaplarsanız kişi başına 1312 metreküp su düşüyor. Burada uluslararası bir endeks var ve bir ülkede kişi başına düşen su miktarı 1.000 ila 1.700 metreküp arasındaysa.” Su stresi, 1.700'den fazla ise su bolluğu, 1.000'den az ise yoksulluk veya kıtlık olarak tanımlanıyor. 500 metreküpten az ise aşırı kıtlık. Bu bakımdan su sıkıntısı yaşayan bir ülkeyiz. Bu 1312 metreküp sabit bir değer değil, kişi başına düşen su miktarı artıyor “Küresel iklim değişikliği nedeniyle sularımızın azalmasının bu rakamları daha da düşüreceği kesin. 2050 yılına gelindiğinde değerinin düşmesi riskiyle karşı karşıya kalabiliriz” 1312 ileride 1000'e, hatta daha da altına düşecek.” dedi.

Türkiye ortalamasını gösteren bu kriterin su yönetimi açısından tek başına yeterli olmadığını belirten Akça, suyun bulunabilirliğini ve talebini belirleyen sosyoekonomik faktörlerin Türkiye'nin 25 su havzasında önemli farklılıklar gösterdiğini, bu farklılıkların su yönetimi açısından önemli olduğunu kaydetti. ulusal su yönetimi politikası.

Akça, Konya başta olmak üzere Akarçay, Burdur, Gediz, Büyük Menderes, Küçük Menderes havzalarının bazılarında kişi başına 500 metreküpün altına düşen su miktarı mutlak kıtlık düzeyinde olup, Doğu ve Batı Bölgeleri Karadeniz'in su miktarı bakımından zengin olduğunu ancak bu bölgelerin su açısından da zengin olduğunu, nüfusun, sanayi tesislerinin ve tarım alanlarının az olduğunu belirtti.

“Türkiye su altyapısı açısından zengin diyebileceğimiz bir ülke”

Türkiye'de suyun yüzde 77'sinin tarımda kullanıldığı bilgisini veren Aca, şöyle devam etti:

“Küçük Menderes, Büyük Menderes, Gediz, Susurluk Havzaları ve Konya Ovası Türkiye'nin önemli tarım alanlarıdır. Konya Ovası Türkiye'nin tahıl deposu olmasına rağmen su kaynakları açısından en sorunlu bölgelerimizden biridir. Yapabiliriz Türkiye su altyapısı açısından zengindir' 1018 baraj, 726 gölet, 127 yer altı barajı ve yapay besleme yapısı ile 10 bin 697 taşkın koruma yapısı inşa edilerek 8,5 milyar hektarlık sulanabilir tarım alanlarımızın yüzde 82'si sulanıyor, yaklaşık 7,2 milyon hektar “Türkiye geneline baktığımızda şu anda su kaynaklarımızın yüzde 51'ini kullanıyoruz.”

Dünyadaki tatlı suyun yüzde 99'u yeraltında bulunduğundan bu kaynaklara yer altı suyu deposu denilebileceğini söyleyen Akça, Türkiye'deki 18 milyar metreküp yeraltı suyunun kontrollü kullanımının sağlanması için mevcut kuyuların kayıt altına alınması ve izinsiz çalışmaların yapılması gerektiğini ifade etti. gerçekleştirilecek. Kullanımı uygun olmayanların kapatılması için çalışma yapıldığını anlattı.

Göllerin önemli su kaynakları olması ve biyolojik çeşitlilik içermesi nedeniyle korunması gereken alanlar olduğunu vurgulayan Akça, şöyle konuştu: “Dünyada olduğu gibi ülkemizde de göller iklim değişikliğinin olumsuz etkileri altında giderek zayıflıyor. 20 yıllık bir süreçte dünyadaki 2.000 gölden 1.000'inde su miktarında %40-45 oranında azalma yaşandığını görüyoruz. Başta Aral Gölü ve Çad Gölü olmak üzere dünyada birçok gölde su kaybı yaşanıyor. Oldukça düşük ve kuraklığa çok duyarlı olan Tuz Gölü ve Meke Gölü ile Burdur Gölü ve Eğirdir Gölü'nü de görüyoruz. “Beyşehir Gölü'nde ciddi seviye düşüşleri var ve varlığımızı korumalıyız. Göllerin hidrolojik dengesine saygı gösterilmesi gerekiyor.” dedi.

ORTADOĞU'DA SU KRİZİ

Türkiye'nin su kaynakları açısından zor bir bölgede olduğunu, Fas'tan başlayarak Türkiye'nin de dahil olduğu Akdeniz Bölgesi'nin iklim değişikliğinden en çok etkilenecek bölgeler arasında yer aldığını vurgulayan Akça, şu değerlendirmeleri paylaştı:

“Ortadoğu, yağışların az, kuraklığın yoğun olduğu, yarı kurak ve kurak iklime sahip bir bölgede yer alması nedeniyle su kaynakları açısından dünyanın en kırılgan bölgelerinden biri. Bölge yüzde 6,3'e ev sahipliği yapıyor. Dünya nüfusunun yüzde 10'u dünyadaki su potansiyelinin yalnızca yüzde 1,4'üne sahip.” En çok su kullanan 25 ülkeden 17'si, Kuzey Afrika ve Türkiye'nin de aralarında bulunduğu Orta Doğu'da bulunuyor. Su kıtlığı çeken ilk 7 ülke arasında Kuveyt, Kıbrıs, Umman, Katar, Bahreyn, Lübnan ve Türkiye yer alıyor. Türkiye, Orta Doğu'daki komşu ülkelere göre daha fazla su potansiyeline sahip olmasına rağmen, 25 rezervuara sahip olması ve su kaynaklarının dağılımı nedeniyle bu avantaj göreceli ve sınırlıdır. Havzalardaki su çok değişkendir.”

Ortadoğu'daki çatışma ve savaşların su tesisleri ve iletim ağlarına verdiği zarar nedeniyle insanların suya erişiminin oldukça zorlaştığını belirten Akça, Filistin'de yaşananları soykırım olarak nitelendirerek, şunları söyledi: “Filistin halkının suya erişimi, tüm insan hakları ve ihtiyaçları da sınırlıdır.

İklim değişikliğinin bölgede kuraklığa ve düzensiz yağışlara yol açarak su kaynakları üzerindeki baskıyı artırdığını kaydeden Akça, şöyle konuştu: “Ortadoğu coğrafyası 2040 yılında aşırı su stresi yaşayacak. Ortadoğu'da suyun yaklaşık yüzde 65'i sınıraşan sulardır. Rezervuar birden fazla ülkenin sınırları içerisinde bulunmaktadır.” Bu havzalardan en önemlileri 11 kıyıdaş ülkeyle Nil Havzası, 5 kıyıdaş ülkeyle Ürdün Havzası, 4 kıyıdaş ülkeyle Fırat-Dicle Havzası, 2 kıyıdaş ülkeyle Yermuk Havzası ve 3 kıyı kentiyle Asi Nehri'dir. Türkiye, bölge ülkeleriyle işbirliğini ve suyun adil, makul ve etkin kullanımını desteklemekte, sınıraşan havzalarda kıyıdaş ülkelerle ortak çalışmalar yürütmekte, bu zorlukların üstesinden gelmek için stratejik önlemler almakta, diğer bölge ülkelerine de örnek teşkil etmektedir. yönetim modeli”. dedi.

SUYA DAYALI TARIM POLİTİKASI

Suyun kıt olduğu bölgelerde tarımsal üretimde fazla suya ihtiyaç duymayan ürünlerin tercih edilmesi gerektiğini anlatan Akça, geçen yıl yapılan kanun değişikliğiyle “suya dayalı tarım” adı verilen tedbirlerin hayata geçirilmeye başlandığını söyledi. Bunu sağlayın ve önümüzdeki yıldan itibaren planlı bitkisel ve hayvansal üretim sağlanarak suya dayalı tarıma geçilecek. Bu prensibi hayata geçirmeyi hedeflediklerini belirtti.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir